Eskiz Defterlerinden Sistemlere: Tasarım Yolculuğum Neden UX'e Çıktı?
- yaren karasar
- Jul 28
- 2 min read
Kendimi bildim bileli her şeyi sorgulayan biriyim. Yeni bir şey öğrenmediğimde içimde bir eksiklik hissederim. Belki de bu yüzden tasarım benim için hiçbir zaman sadece estetikle ilgili olmadı. Benim için tasarım, insanların neden belli şekilde davrandığını anlamak ve bu davranışları şekillendirecek sistemler kurmaktı.
Küçük yaşlarda resim yaparak başladım. Zamanla bu yaratıcı yönüm, analitik düşünceyle birleşti ve endüstriyel tasarım eğitimime dönüştü. Ama tasarım yolculuğumun yönünü asıl değiştiren, üniversitede aldığım "Tasarım Felsefesi" dersi oldu.
O derste şunu fark ettim:
İster mühendis olun, ister sanatçı ya da doktor… Eğer tasarladığınız şey kullanıcıya ulaşmıyorsa, çok da anlamı kalmıyor.
Mezun olduktan sonra büyük ölçekli projelerde — özellikle yat ve gemi tasarımı alanında — çalışmaya başladım. Dışarıdan bakıldığında en havalı kısmı kalemle çizdiğimiz eskizler gibi görünse de, tasarımı asıl şekillendiren şey kullanıcı deneyimi araştırmalarıydı. Zamanla şunu öğrendim:
Sadece hedef kitleyi tanımak yetmez, onların davranışlarını gözlemlemek, ihtiyaçlarını seslendiremedikleri yerlerde bile anlayabilmek gerekir.
İşte bu, beni davranış odaklı tasarım (behavioral design) ile tanıştırdı.
Pandemi döneminde köpeğim hasta oldu. Doktor, daha fazla su içmesi gerektiğini söyledi. Endişeli yapım sayesinde köpeğimin davranışlarını neredeyse saat saat gözlemlemeye başladım.
Uyurken rahat mıydı? Dışarı çıkmak ister miydi? Neden su içmiyordu?
Cevap: Dışarıya 12 saatte bir çıkması, su içme davranışını desteklemiyordu. Zamanlamayı 8 saate çekince çözüm geldi. O gün içgüdüsel davranışın ne kadar güçlü bir iletişim aracı olduğunu fark ettim.
Ve bu farkındalık beni tekrar kullanıcı deneyimi tasarımına götürdü.

Üniversite yıllarımda örnek olarak gösterilen bir park tasarımını hiç unutamıyorum. Görsel olarak çok tatmin ediciydi ama kullanıcılar onu tasarımcının düşündüğü gibi değil, kendi yollarını oluşturarak kullanıyordu.
Sonuç? İnsan davranışları izlendi, bir istatistik oluşturuldu ve park, kullanıcıların aslında söylemedikleri ama tercih ettikleri yürüyüş yollarına göre yeniden tasarlandı.
Bu bana şunu öğretti:
İyi tasarım sadece göze değil, içgüdülere de hitap eder.
Tüm bu deneyimler, beni UX tasarımı ile derinlemesine ilgilenmeye yöneltti. Başta yalnızca birkaç saatlik okumalarla başlayan ilgim, bugün profesyonel eğitimlerle, oyun tasarımı projeleriyle ve danışmanlıklarla şekillendi.
Artık yalnızca estetik objeler değil; kullanıcı odaklı deneyimler tasarlamaktan heyecan duyuyorum. Ve bu süreçte fark ettim ki, UX tasarımı sadece bir alan değil — hayatın kendisi.
Bugün hâlâ tasarım sürecine başlamadan önce durup kendime şu soruyu soruyorum:
Bu tasarım gerçekten bir davranışı dönüştürüyor mu, katkı sağlıyor mu, problem çözüyor mu yoksa sadece güzel mi görünüyor?
Comments